10 Eylül 2017 Pazar

Deneme 14

Bin defa söylenenler, hele ki onlar için bir değerin yokken, kolayca çıkar dudaklarından.
Hiç düşünmezler sende yaratacağı birikintileri..
Oysa ağır aksak da olsa, birikir...Damlaya damlaya göl olur her bir acıtıcı kelime..
Sonra sever ama sevilmeye de alışırlar. Öyle zalimdir ki sevilmeye alışmak..
Bu kez bu alışkanlığın hoyratlığı başlar..
Yine kelimeler, kelimeler, kelimeler..
Büyüsüne fazlaca inandığımız ama bazen anlamı olmayan kelimeler kırar insanı..herkesi kırar; seni, beni, onu ve onları..

Sevgi neydi peki? Asıl neydi sevmek?
Yanında rahat olmak, yanında saçmalayabilmek, o hiç bilmediğimiz ama hep düşlediğimiz özgürlük hissini, yanında duymak değil mi?
Yanında, kendinleymiş gibi hissedebilmek, ağzından savurduklarına dikkat etmemek,
anlamsızlaşmak değil miydi yanında?
En derin korkularını, endişelerini bir çocuğun annesine anlatabilmesinin huzuru değil miydi sevmek? 

Peki ya sevilmek neydi?
Hiç gitmesin, hep kalsın istemekti. 
Beni benimle vurmasın, yaralamasın...
Kötülüğümle, dağınıklığımla, saçma sapanlığımla sevsin istemekti.
Güvenmekti belki, dünyanın bu en zor hissini duyabilmekti. 
Kolayca vazgeçmeyeceği bilmek, bazen duymak istemekti sevilmek.

Her şey öyle temiz başlar ki..Öyle parıl parıl..
İnsan kirletir sadece..
Geçmiş yarasından, 
gelecek korkusundan, 
kaybetme endişesinden 
ve belki en çok kendini korumak derdinden..

Hiç yorum yok: