23 Ağustos 2017 Çarşamba

Unutmamanın Hikayesi

Unutmamıştı..
Yüzünün her milimetresini,
gülüşüyle çiçeklenen dudaklarını,
durduğu yerde kendi etrafında dönüşünü, 
olduğu yerde kıpırdamadan 
sadece gözlerini kilitleyip 
tek bir saniyede anlatabildiklerini,
hangi sokaklardan geçtiğini,
uğruna yolunu değiştirdiği dükkanları,
sevdiği kıyı kasabalarını hatırlıyordu. 
Hiç unutmamıştı, untumayı istememişti.

Şartlar ve zaman iki ebedi dost gibi birlik olup ayırmıştı onları.
Fikirlerini almadan, gözlerinin yaşına bakmadan 
bitirmişlerdi ilişkilerini..
Daha ne olduğunu anlamadan,
daha o eşsiz ve o korkunç duyguya doyamadan
birbirlerinin hayatından buhar olmuşlardı.

Hiç unutmadılar ama..
İkisi de tek bir anı bile bitirmediler.
Diğeri de unutmamıştı.
Sesinin hangi durumda hangi tonda çıkacağını,
Ellerinin konuşurken o'na coşkuyla eşlik edişini,
telefonda konuşurken ne zaman susacağını,
üstelik o sessizliğin onu deli edebileceğini unutmadı.
Kıyafetlerinin şeklini, şemalini,
yürürken ellerini ceplerine atışını,
hiç tanımadığı birine bile kırk yıllık ahbabı gibi davranabileceğini,
çocuklara yaklaşımını,
hangi yemeğe dayanamadığını,
bir mevsime tutkun olduğunu,
yılın hangi zamanı zayıfladığını,
asla ağzına süremediği içkiyi, unutmadı.

Hatırlamaya devam ettiler;
karşılıklı ama habersiz hatırladılar birbirlerini..
İki elini şakaklarına dayadığı o çaresiz anlarını,
üzgünken ve daha ıslanmadan büyüyen göz bebeklerini,
sarıldığında dünyanın dönüşünü durdurabildiğini,
alaycı sözleriyle kırdığında, usul usul gönül alışını,
sözcükleri hiç kullanmadan "seviyorum" deyişini,
yalana sığındığında nasıl utandığını
deli divane gizlemeye çalıştıklarını,
hiç farketmeden eleverişini,
en çok hangi acının onu büyüttüğünü,
çocukluğunu yitirdiği yıkımlarını, unutmadı.

İkisi de unutmadı..
Birbirlerine ait,
zihinlerine kazınmış hiç bir ayrıntıyı unutmadılar.

Bir yumruk kadar alanda beraber kaldılar.
Bilmeden, tahmin etmeden, aynı yerde ama ayrı ayrı..

Unutmadılar..

Hiç yorum yok: