22 Mart 2016 Salı

Tek

Oysa bazen tek istediğin, başını dizlerine dayamak, ellerini saçlarında, yüzünde hissetmektir. Hayatın tüm tasasını unutmak an meselesidir çünkü. Bütün o günlük telaşların yok oluverir, bilirsin. Sana kalsa iki çift laf etmeyeceğin insanların seni hırpalamaya çalışmalarına boş verirsin mesela. Şehrin negatif enerjisi, dünyanın kötülüğünün yükü sıyrılır bedeninden; sadece sıcak bir bakışla, iki kelimenin güzelliğiyle. Ellerini, yüzünü acıtan soğukta, durmadan okursun içini ısıtan cümleleri. Vazgeçmeyi saliselik bile düşünmezsin. "Dostluk" ve "Sevgi" dersin, en hakikatli şey yeryüzünde. Uğruna yaşanacak....Dostluğa bağlanmak ister kırılmaya hazır yüreğin. Ah o yerle bir eden hassaslığımız. Bir kaç cümle fazladan konuşsan veya duysan ağlamanın kaçınılmaz olacağı "o" tuhaf anlar...Konuşman gereken yerde susar, susman gerektiğinde ağız dolusu konuşursun. "Neden" dersin hep kendi kendine...Nerede fazlayım, nerede eksik? Kendinle kalır, kendine kalırsın. Her şey bir yana; çaba görmek istersin, sabır ve dirayet. Anlaşılmak istersin. Yokluğuna alıştıklarını bulduğundaysa, şaşırır ve korkarsın. Oysa insanlığın en kalıcı hatasıdır belki, beklemek..

21 Mart 2016 Pazartesi

Sessizlik

Bazı günler sessizlik iyi geliyor. Kimse konuşmasın, şehir tamamen sussun istiyorsun. Sevdiğin insanların bile sesine kapatmak istiyorsun kulaklarını. Ve bir adım daha gidecek olursak kendi iç sesini bile susturuyorsun. Sakinliğe, dinginliğe tutunmak istiyorsun. Şehirlerimizde  ardı ardına bombaların patladığı lanetli günlerden geçiyoruz. Birlikte öldüğümüz halde hale "bir" olamıyoruz maalesef. Koca bir ülke ayrı ayrı gayrı artık. Çünkü arsız insanlar her yerdeler. Sadece farklı fikirlere sahip oldukları için değil, fikirsizliklerinden, zalimliklerinden içim buz gibi oluyor. Alışveriş yaptığın esnaf olarak, iş yaptığın insan olarak, aynı toplu taşımada her gün karşılaştığın insan olarak, yakın arkadaşının ailesi olarak veya komşun olarak her yerdeler. Senin gibi bakmaları değil isteğin; bu kadar belirgin kötülüklere karşı durmalarını istiyorsun. Ama artık umut yok. Umudumu kaybettiğim anlar birbirine ekleniyor. Bir delikanlının "abla yarım saat sonra evdeyim" dedikten 2 dakika sonra ölmesiyle, bir bebeğin arabasında tatlı tatlı etrafına bakınırken ağır yaralanmasıyla, gezmeye gelen ve mutlu mesut doğum gününü geçiren turistin yüzünde patlayan gülümsemesiyle yok oluyor içimdeki umut. Daha kötüsü dünyanın her yerinde her an yaşanıyor tüm bunlar. Tabi yakınlaştıkça gerçekliği daha çarpıcı, daha yakıcı oluyor.  Tedirgin yaşıyoruz. Güzel olan ne varsa donup kalıyor aklına daha gelir gelmez. Hakkın yok gibi hissediyorsun. Bu sene, ilk yaz bile umut vermiyor. Çocuğuna bakıp vicdan azabı duyuyorsun. Onları nasıl kurtaracağız, bilmiyorsun. Elinden gelen tek şey, sabahları şehrin merkezine giden sevdiğine daha sıkı sarılmak..Başka ne yapsan boş geliyor. Daha ne kadar kötü olacak diye düşünürken, susup izliyorsun sadece. Sessizlik...