15 Şubat 2016 Pazartesi

Yazmak Huydur Bende

Yazmak; çoğu zaman abartılı ve hatta hayalidir. Bir mizansenin içine, o an hissettiğin ne varsa alır, sarıp sarmalar ve yazarsın. Düşlerin, üzüntülerin, anıların, küçücük bir anın hissettirdikleri veya sadece gözlemlediklerini yazarsın. Bazen bir insanla, bazense cansız bir varlıkla bile konuşursun yazarken. Sohbet eder gibisindir o an, konuşamadıklarını anlatır gibi... Karşındaki seni hiç yargılamayacak, hiç kırmayacakmış gibi hesapsız konuşursun yazdığın kişiyle. Onu hiç dahil olmadığı günlere, hayallere katarsın. Veya geleceğinde kurgularsın. Şahit olmadığı anılarını paylaşır, yanındaymışcasına sorular sorarsın. Gerçekte hiç bilmeyeceklerini söyler, dışa vuramadığın tepkilerini yazarsın, tabi yine hayali. Öte yandan bazen hiç kimsedir yazdığın..Olaylar kadar kişiler de birer hayalden ibarettir. Cümlelerin hitapsız, şekilsiz ve zamansızdır; öznesi olmayan, yüklemi desen eğri büğrü. Belki çok insana manasız ve hatta yalan gelir bu durum. İlle ki birilerine, belirli durumlara yazılabileceğine inanmayı tercih ederler. Cümlelerin bir hiçliğe yazılmış olabileceğini anlamazlar. Oysa "hiçliğe" hitaben yazmanın keyfi muazzamdır. Bazen birinden başlarsın bir paragrafa, bir bakmışsın ki bambaşka birinde son bulmuş. Bazen yanındakine bazense en uzaktakine...Ruhlarının bile duymayacağı mektuplar yazılır onlara.. Mektupları imzasız bırakıp hayallere devam edilir. Çünkü hayal kahramanları ne hesap sorar, ne şaşırır, ne de yargılar. Tüm bunlar bir yana; hayata dair kaygı ve üzüntülerini, insanlara dair hayal kırıklıklarını yazabildiğin insanlar vardır. Gerçek insanlar. Bencilce dertleşirsin onlara yazarken, anlatırsın canını sıkan ne varsa. Öyle güzeldir ki karşındaki, sessizce okur..Kendi kendine yazmanın yetmediği anlarda, nefes almana-ruhunu ferahlatmana sadece okuyarak yardımcı olur.