21 Ekim 2015 Çarşamba

"Sen" Sandığım Belki Benim Yüreğimdi

Çok mu rüya gördük? Uykumuzdan uyandık zannedip daha da derinine mi gömüldük rüyaların?Kabusla gerçek, hayalle rüya birbirine mi geçti? Birden kendimize getiren, yüzümüze tokat atan ne oldu? Yoksa korkular haklı mı çıktı? Aslında her şey aynı, herkes aynı, kim bilir..Farklı zannettiklerimiz belki bizim yanılgılarımızdan ibaret. Belki her şey bir yansıma; kendi ruhumuzdan, kendi kalbimizden güzel birer kopya. Gözümüzde güzelleştirdiğimiz, anlamlar verdiklerimiz aslında kendi illüzyonumuz. Öyle görmek-öyle düşünmek istediğimizden, çok fazla istediğimizden, bu yansımayı fark etmiyoruz. Belki duyduğumuz cümlelere istediğimiz anlamlar yüklüyor, kelimerin içini duygularla dolduruyor, davranışları gözümüzde büyütüyor, istediğimiz gibi anlıyoruz. Belki inanmak için direne direne hayaller üretiyor, en güzel senaryoları yaşadığımızı zannediyoruz. Yanlış karakterlere, yanlış dialoglar kurduruyor, mimikleri yanlış anlıyoruz. Belki gerçek olan sadece kendimiziz ve bizim dışımızdaki herkes illüzyon. Gerçek olmasına çok ihtiyaç duyduğumuz güzel yalanlar..Olamaz mı? Olabilir.

18 Ekim 2015 Pazar

Çatlak

Ne yaparsak yapalım, tüm tecrübelerimize rağmen, hayat her an ders vermeye devam eder. Yaşına başına bakıp dalga geçercesine hem de. "Artık şaşırmam" demek gülünçtür bir bakıma. Ama hayatın alaycılığına rağmen, inadına aldığın tüm geçmiş dersleri yok saymak ister insan. İnadına büyümemek, inadına aldanmak ister. Aldanmanın büyüsüne kaptırırsın kendini. Çünkü suyun akışını izlemek heyecan vericidir. Kimileri buna "insanlara olan umudu yitirmemek" der. Ama bana göre kendine olan umudunu yitirmemektir. Kendine dair umudun varsa hissetmeye dair hevesin sona ermez. Kurbanlık koyun gibi beklersin sadece, başına gelecekleri. Üzüleceğin kesindir üstelik, sevineceğin de. Ama sevinçle üzüntünün görünmez terazisi sadece kişinin kendisini ilgilendirir. Hesabı sadece kendine verir insan! İşte, tüm yaşanmışlıklara rağmen tezcanlı davrandığınızda şaşırırlar. Görüntünüzün ruhunuzla örtüşmediği noktalarda, yaşamınızla anlattıklarınız daha da alakasız durabilir; uzaktan elbet. Anlamalarını beklemezsiniz, dinlemelerini de. Hem zaten dinleme işi aslında hep size aittir. Siz dinlersiniz onlar konuşur. Bundan şikayet de etmezsiniz aslında.  Sonra yorgunluk kendini hissettirir. Yanına çokça da bıkkınlık gelir. Gücünüzü yitirsiniz. Sesinizi yükseltmeye, birine sarılmaya, dinlemeye veya konuşmaya dair zayıf hissedersiniz. Haliniz kalmaz kısaca. Kendi iç hesaplaşmalarınıza gelmiştir belki sıra. Kendinize dönersiniz, bir de en yakın bir avuç insana. Zaman geçer...Yaşının bin katı yaşamışsın hissi yavaşlatır hatta pas tutturur. Ta ki zihnindeki paslı çarkın yeniden dönmeye başlamasına kadar. Yüreğindeki çatlakların arasından su sızmaya başlar. Suyun akışı yavaştır ama tozu,kiri ve tüm zayıflıkları yıkar usulca. Bundan sonrası bambaşka bir hikayedir. Güç senin içindedir, halledersin nasıl olsa!!!