6 Ekim 2015 Salı

Oyun

Kelimelerin peşindeyim;
her zaman öyleydim ben.
Onlar inanmanın tek yoluydu ya hani,
onlarsız ikna olamıyordum hiç..
Cımbızla seçer alır kalbimin odalarına saklardım onları.
Nerede duyduğumu, nerede okuduğumu hiç unutmazdım.
Hele ki bana hissettirdiklerini... 
Esirgediğin, dilinin ucuna gelen o kelimelerle ayakta kalıyorum ben.
Çok bekledim ama inanma yaşım geçti gitti ne yapalım!
Baktım ki sen söylemiyorsun,
baktım ki hiç çıkmayacaklar dudaklarından;
kendime dönüyorum hemen.
En sık sığındığım yer yorganımın altı,
sıcak, korunaklı, ses geçirmez.
Ağlıyorum doya doya..
Hani çocuklar ağladıktan sonra sızarlar ya,
işte o hesap bayılmak üzereyken bir ses duyuyorum,
gözlerimi açıyorum...
Yine onlar gelmiş...kelimeler.
Odanın her yanındalar işte.
En çok da gülümsemeyen dudaklarına hapsolmuş kelimeler.
Seviyorlar, özlüyorlar, ne bileyim
benimle ilgili hep güzel şeyler anlatıyorlar.
Sonra kikirdeye kikirdeye harflere bölünüyorlar. 
Ne mi yapıyorlar tepemde?
Nereden başlasam anlatmaya;
Mesele "F" geliyor ellerini uzatıyor bana;
önce ürküyorum ama 
öyle yumuşak öyle güzel okşuyor ki saçlarımı...
tam gözlerimi kapatacak gibi oluyorum hoop
"İ" geliyor zıpayarak, alnıma kocaman bir buse konduruyor.
Çocuklaşıyorum, hoşuma gidiyor bu oyun.
kendimi teslim ediyorum harflere...
sonra "D" geliyor bir kaç bakışla ısıtıyor içimi, 
"Y" geliyor anlat derdini diyor, anlatıyorum,
"Ö" elimi hiç bırakmıyor,
"B"  ara ara gelip sarılıyor uzun uzun,
sonra "A" çıkageliyor gülümsetiyor beni...
Saatler sürüyor bu masal, bırakmıyorlar benimle oynamayı..
Sabah oluyor, uyanıyorum, seni arıyorum..
her zamanki gibi  "Özledim" diyen ben oluyorum.