26 Eylül 2015 Cumartesi

Kaç Kez?

Bir cümleyi üst üste kaç kez okuyabilirsin?
Sırf sana iyi hissettiriyor diye,
Ya da acısından ders alasın diye
aynı satırları zihnine nasıl kazırsın?
Çocukluğundan basit bir güne;
mesela aynı parka, aynı sahile dönmek için
aynı şarkıyı kaç kez dinleyebilirsin?
Aynı sahneyi yaşamak için
bir durağın önünden kaç kez geçebilirsin?
Aynı öfkeyi yüzüne çarpmak için
bir yumruğu kaç kez yersin göğsüne?
Yorgan altı ağlamalarını ne kadar unutabilirsin?
İlk öpüşmeni hatırlamak için gözlerini kaç kez yumarsın?
Elini ilk kez tuttuğu yerde kaç saat oturabilirsin?
Sevmeyi böyle sarsıcı, böyle derin kaç kere yaşarsın?
Aynı korkuyla aynı cesareti nasıl bulabilirsin?
Ana baba kucağının hasretini kaç yaşına kadar hissedersin?
Mide ağrıların ne kadar yakar içini?
Kalbin bunca hızlı çarpmaya ne kadar dayanabilir?
Çok sordum biliyorum,
Uslanmaz bir merak bendeki..
Sen bak keyfine,
Dön arkanı, yum gözlerini
hatta kapat kulaklarını,
Kollarını uzatma kimseye..
Tekrar tekrar tekrar...


22 Eylül 2015 Salı

Çocuklardan Başlayalım

Mutsuzluk, hoşgörüsüzlük ve öfke çığ gibi büyürken kimse dönüp çocuklara bakmıyor. Oysa her şeyin başlangıcı onlar değil mi? Hayatın kaynağı, geleceğin sahipleri çocuklar. Mutsuzluk da onlardan başlıyor aslında. Mutsuz çocukluk genellikle mutsuz yetişkinliğe sürükler insanları. Bu durumda dünyayı güzelleştirmenin başlangıcı çocukları mutlu etmekten geçiyor. 
Çocuklar sertliği çok iyi anlarlar ve algılarlar. Hoyratlığı kolayca hissederler ama anlam veremezler. Kendince bahaneler bulsalar bile üretebildikleri tüm sebepler kendilerinden kaynaklıdır. Suçu hep kendilerinde arar ve ne yapar eder bulurlar. Öfkeleri sessiz sessiz birikir. Kırgınlıklarını besler, büyütür; fidan gibi bakarlar ona. Buna bağlı olarak "sevilmek" zorlaşır, "güvenmek" arkasına bakmadan uzaklaşır. Kendilerinden, sizden ve ömür boyu onları sevenlerden şüphe ederler. Her an olmasa da genele baktığımızda çocuklara yumuşak tepkiler vermelisiniz. Sevginizi ise hem manen ve madden göstermelisiniz. Çocuktur nihayetinde; sevgiyi taşırın üzerinizden, onlar kana kana içerler. Sevildiğini gözleriyle görmezlerse, dokunuşlarınızda hissetmezlerse, kulaklarıyla duymazlarsa; hamurları bozulur, şekilsizleşir. Çocuk ruhu ne menem şey. Sözcüklerinizi zihinlerine kazır, bakışlarınızı bir film gibi başa alıp seyreder ama asla unutmaz. Çocuktur ya; ummadığınız bir kıpırtıdan etkilenirler. Hem de öyle bir etkilenirler ki izlerini bir ömür ruhlarında taşır. Tüm yaşamlarını, kişiliklerini ve ilişkilerini etkileyebilirsiniz bilmeden. Sizin istemeden hatta fark etmeden söyledikleriniz, sesinizin tonu, beden diliniz çocuklarda derin yaralar açar. Gizli gizli taşırlar yaralarını, hissettirmezler. Belki kendileri bile çok uzun zaman fark etmezler. Yapmayın; hayat sevgi cimriliği için çok acımasız. Çekinmeden sevin! Önce çocuklarınızı..En çok çocuklarınızı, tabi önce kendinizi. Belki dünya yeniden güzelleşir, kim bilir.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Yokluğunda-Leyla The Band

Kaybet bu öfkeni,
İçinde sakladığın.
Terk et o derdini,
Benden almadığın.
Sabret sonu aynı değil!
Söylüyorum.
Dinle, rüyaların her gün aynı,
Olmayacak!
Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin,
Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin
Biliyorum, hiç bir anlamı yok:
Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda...

20 Eylül 2015 Pazar

Haydi

Haydi,
sırtımızdaki bıçak izlerini 
gösterelim birbirimize?
Ne dersin?
Yaralarımızı yarıştırmak için değil asla; 
benzer izleri taşıdığımızı görebilmek için,
birbirimizi daha iyi anlamak için.
Yaralar eski, 
yaralar derin,
yaralar sonsuz..
Biliyorum iyileştiremeyiz onları,
hatta dokunamayız bile.
Ne damlayan kanı, 
ne canımızdan giden canı,
ne de akıp gitmiş göz yaşlarını geri alabiliriz.
Ama bakar bakar gülümseriz,ne dersin?
Belki sen koşarken düştün
bense duvarlar arasında durduğum yerde.
Belki sen inanarak yaralandın 
bense korkarak?
Belki sen umudu kestin
bense hala aynı hevesin peşinde..
Olsun varsın, 
korkmak sana bana göre değil.
Haydi göster sırtındaki izleri,
izin ver ben de sana göstereyim..

Hayret

Hala şaşırıyorum..Geçtiğim yollara, birlikte yürüdüklerime, yaşanmışlıklara rağmen hayretim hiç bitmiyor. Bir çocuk şaşkınlığı var içimden atamadığım. Hayretim en çok insanlığa...İnsan ne zalim ne yıkıcı varlık. Ve beni en çok şaşırtan, bunca duygusallığı barındıran varlığın bu kadar zalim olabilmesi aslında. Zalimliğin zavallılığına eşit insan ırkı!! Nasıl üstesinden gelebiliyorsun emeksizliğin, sevgisizliğin..
Yalnızlıkları kabullenmek yerine nasıl etrafındaki kuru kalabalıklarla oradan oraya sürükleniyorsun. Hadi bunları geçelim; nasıl oluyor da bir kere bağ kurabildiğin, bir kere kalbine alabildiğin insana yabancı biri gibi bakabiliyorsun? Senin bağ kurmaktan anladığın incecik pamuktan ipliklerle tutunmak mı? Senin sevmekten anladığın bugün tanıştığınız birine yarın "canım" diyebilmek mi? Yoksa sevmekten anladığın; kolayca arkanızı dönmek, hiç hissetmemiş gibi davranmak mı? Severken-sevilirken verdiğin emeklere yazık değil mi? En azından saygıyı hak etmiyor mu geçmiş duyguların? Peki hiç mi kopmayacak halatlarla bağlanmadın birilerine? Hiç mi gözünü karartmadın birileri için? Hiç mi korkmadın sevginin büyüklüğünden, arsızlığından ? Kaybetmeyi aklına getirip hiç mi için titremedi insan ırkı?
Basitliğin nasıl bu kadar normalleşti? Peki söyler misin, sen ömrüne kaç gerçek sevgi sığdırdın? O ömür boşa mı geçti yoksa? Bunca vakit sevgilerini ayırmadan, sınıflandırmadan, kalıplara koymadan yaşamayı neden öğrenemedin? Neden yaşayamadığın duyguları başkalarında görünce korktun? Neden ulaşamadığın yakınlıklara çirkin isimler takarak alay ettin? Neden yargıladın, yaftaladın? Bu kadar mı ürktün buz gibi kesilmekten, hissedememekten? Bu kadar mı acıdı için eksikliğinden? Bu kadar mı sevilmedin yoksa..Sevginin sevdaya, sevdanın sevgiye dönüşebildiği bir hayat size bu kadar mı imkansız göründü? Bundan mıdır hoyratlığın, bundan mıdır öfken ey insan?
Hayret ediyorum insan ırkı; zavallılığın beni şaşırtmaya devam edecek biliyorum. Çünkü ben, anlamamaya direndikçe ayakta kalacağımı biliyorum. Sense "neden, ne uğruna" yaşadığını bile farkedemeden kaybolup gideceksin. Hiç bir ruha dokunamadan, iz bırakamadan, isimsizce sevemeden-sevilemeden yok olacaksın..