20 Ağustos 2015 Perşembe

Sosyal Medya

Hayatlarımız sosyal medyada paylaştığımız kadar yolunda mı? O kadar gülüyor o kadar mı eğleniyoruz? Yoksa hepsi bir film fragmanı gibi asıl gerçekleri gizliyor mu? Tabi ki kimse o kadar neşeli değil. Paylaştığınız anlar en güzel anlar belki ama o kareler çekilmeden hemen önce canınız bir şeye sıkkındı. Tıpkı kızımın "poz verir misin" dediğimde ağlayan suratını aniden gülen surata çevirmesi gibi. Paylaşımlarınız gizlenmiş yüzlerimiz, saklanmış hayatlarımıza ait. Telefon ekranları göründükleri gibi ince değil aslında. Tam tersi sur duvarları kadar kalın. Ardını kimsecikler göremiyor ve veya görmek istemiyor. Kimse mutsuz surat görmek istemez çünkü. Ama öte yandan hepimiz yapay insanlara, rolünü ezberlemiş aktör ve aktrislere benzemiyor muyuz? Ne yaşasak paylaşır olduk, kabul edelim. Bunu yapmaktan hoşlanmakla bunu yapmayı görev haline getirmek arasındaki ince çizgiyi ne ara geçtik de fark etmedik? Kalem defter, kitap, fotoğraf makinesi, karşımızdaki insanın gözlerine bakarak konuşmak ve dinlemek gibi güzellikleri ne zaman ikinci plana atmaya başladık. Nasıl bu kadar yalnızlaşmayı göze aldık? İyi yönleri elbet var; hayatımızı kolaylaştıran bir çok şeye sebep oluyorlar belki ama iyi yönlerini yaşayıp bizi yalnızlaştıran, kendimize kapatan ama aynı anda manevi değil görsel paylaşımlara iten özelliklerini kontrol altına almalıyız. Ben dahil, hepimiz. Belki kimse bu kadarını bilmemeli.

16 Ağustos 2015 Pazar

Akışına Bırak

İnsan ne yaparsa yapsın sonuç her zaman hayatın kararıdır. İster çabala, tırmala,konuş-sus; ister kır, yık, paramparça et; her ne yaparsan yap; hayat bir yolunu bulacaktır. O yüzden akışına bırak gitsin; su bulur yolunu, kendiliğinden. Bazen sayfalarca yazarak anlatamayacağını bir bakış anlatır. Bazen bir fotoğraf veya içinizi ısıtan birinin bir duruşu. Küçücük bir hareketi bazen ne kitaplarda okuyabilirsin ne yazmakla üretebilirsin. Şarkılar, filmler, sokaklar bile yetmez olur. Olamaz mı? Hayat yine bildiği yoldan alay ediyordur seninle. Kendince "çabanı görüyor ve sana gülüyorum" diyordur. Gülsün ne yapalım. Ona uyum sağlamaktan başka çare yok. Daha fazla sözcük kullanmaya da gerek yok aslında. Bırakayım bu kez içimden geçenleri aşağıdaki muhteşem fotoğraflar anlatsın. Herkese iyi pazarlar.