21 Temmuz 2015 Salı

Deneme 10

Zaman gerekli derler, ilaçtır derler. Yaraları sarar, acıları dindirir, beklediklerine kavuşturur derler. Peki ya madalyonun diğer yüzü?  Zaman bir bakıma zalimdir aslında. Ah ulan iki yüzlü zaman, elinden çok çekilir yalan mı? Hasret de çektirir, yaraları daha beter derinleştirir,  bazen de unutulmana hatta istemeden unutmana sebep olur. Annesini kaybetmiş bir çocuk için zaman,onun kokusunu unutmaktır mesela. Beklendiğini zanneden bir sevgili için sevdiğinde yok olmasına sebeptir ya da. Hayatının büyük kısmını geride bırakmış yaşlı biri içinse belki anılarını hatırlayamamaktır. Zaman bazen fazlaca zalimdir işin gerçeği. Saatlerce hayata dair konuşmak istediğin insanla arana giren her kavramın birer düşmana dönüşmesi gibi aslında. Yanlış zaman yanlış mekandır belki ama hayat elindeki zamanı kaybetmemen gerektigini kafana vura vura ögretecek kadar kısadır. Düşmanını iyi tanı ve suyuna git mümkünse. Elindeki zamanla arkadaş ol. Onunla dertleş, dinle,yüzleş...her neyse. Anlamaya çalış. Arkadaş olursan belki sırlarını verir sana. Ne yapmaman gerektiğini fısıldar kulaklarına. Der ki ;  "Beni elinde tutman zor. Senden çok hızlı koşarım yakalayamazsın. Asla geri dönüp arkama bakmam, hep ileri giderim. O yüzden geçip gidişim sana çok şey kaybettirebilir." Zamanı dinle; duygular kadar kelimeler de sarılmalar da konuşmalar da ertelenemez, ertelenmemeli. Bırak sana deli desinler. Kimse anlamasa da sarılmaya, konuşmaya, gözlerine iç organlarını görürcesine bakmaya cesaret edebildiğin birileri anlar seni. Sadece bakar ve anladığını hissettirir. Yerli yersiz çıkartma karşına zamanı. Bırak onu..sen bırakmasan da koşarak gidecek zaten. Sen sadece kendine ve kalbine güven. Hayat çok çok kısa..

19 Temmuz 2015 Pazar

İlk

İçinin sızlamasını hissedersin ilkin,
acı mı mutluluk mu bilemezsin.
Dünyanın köşeleri çıkar en yuvarlak yerlerinden,
bir yerde bir göktedir gözlerin..
Hızlıca koşarsın su içmek için, 
konuşmaktan kurumuş dilin damağın.
Büyük bir çınarın altında durulursun ancak.
Sesin asla düşüncelerine yetişemez,
yorulduğunu anlayınca
sabit durmak istersin saatlerce..
Ne başlangıçların sonunu ne sonların başlangıcını
bilmek istersin;
fark etmemek için kıyısından köşesinden dolaşırsın.
Gözlerini sert bakışlara,
kulaklarını hoyrat sözcüklere kapatırsın.
Başını dizlerine dayamak,
ellerini yüzünde hissetmek istersin sadece..
Ne zaman sevsen hep aynı
kimi sevsen hep aynı..

Kabus

Aniden uyandı. 
"Off yine kalkmam gereken saatten erken uyandım. Ne saçma" diye düşündü. 
Düşünmekten uykuya geçiş anını geciktirdiği gibi, sabah yine düşünmekten uyanıyor, yine daha da az uykusunu almış kalkıyordu yatağından. Her sabah aynı hikaye. 
Tuhaf bir güne başlangıç rutini vardı. Banyoya gidip yüzünü yıkadıktan sonra aynaya bakar ve bir soru sorardı kendisine. Senelerdir her sabah aynı sahne, aynı yüz ve aynı soru. 
Dünyanın en basit en kısa sorusuydu üstelik.

"ne oldu neyin var?",
 
     "hiç bir şeyim yok iyiyim"
 
"emin misin"
 
      "evet eminim"
 

Bu kısa dialog senelerdir bilinçsiz geçerdi aklından. Sorusu gibi cevabı da hiç değişmezdi.
Aynı kelimeler, aynı sıradanlık ve beklenen sakin bir cevapla tamamlanırdı iç konuşması. Bu şekilde güne başlama rutini sona ererdi. Hiç sorulamazdı aslında. Neden bu soruyu soruyor, neden aynı cevabı alıyor bilmezdi. Aynı banyodan çıkıp aynı yaşam rutinine geri dönerdi. 
Fakat bir  sabah aniden bu rutini bozuverdi. Neden o gün bilmeden.  Aynadaki ses sorunun cevabını ilk kez olumsuz yanıtlamıştı.

"Bilmiyorum ama hiç iyi değilim"

Bu cevabı duymasıyla birlikte daha ne diyeceğini düşünemeden ayna küçük seslerle çatlamaya başladı. Hayretle aynaya bakarken hiç ummadığı kadar büyüdü sesler. Önce duvarlarda büyük yarıklar açıldı. Sonra yerdeki karolar birbirinden ayrıldı. Banyonun ortasında ışık hızıyla büyüyen bir yıkımın tam ortasında kalakalmıştı. Bağırmak istedi, sesi çıkmadı. Tavanın toz halinde üzerine dökülmeye başlaması çaresizliğini arttırmıştı. Gözlerini sımsıkı yumdu. Yıkımdan gelen sesleri duymamak icin elleriyle kulaklarını kapadı. Yapacak bir şey kalmadığını anlamıştı artık. Küçüldü, ufacık kaldı taşların arasında. Hayatı sona ererken tek bir görüntü bile geçmiyordu sım sıkı kapattığı gözlerinin önünden. Tek düşünebildiği bir an önce bitmesiydi. Sonunda önceki duyduklarına nazaran çok çok daha yüksek bir ses duydu, çığlığına engel olamadı. Kendi çığlığından sonra etrafına sessizlik hakim olmuştu. Hiç bir şey hissetmiyordu. Gözlerini yavaşça, korkarak açtı. 
Kendini yatağında buldu.
Pencereden dışarı baktı, 
gün doğuyordu.