26 Haziran 2015 Cuma

"Sen" Olursun

"Yıllar geçtikçe daha çok anlamaya
ve daha az konuşmaya başlarsın...
Daha çok kırılmaya
ve daha az güvenmeye başlarsın...
Başkalarına daha az bağlanmaya,
yalnızlığını daha çok sevmeye başlarsın...
Dışa dönmeyi bırakıp,
içe dönmeye başlarsın...
Gittikçe hırslarından vazgeçip,
oluruna bırakmaya başlarsın...
Planların boş olduğunu anlayıp,
beklentisiz olmaya başlarsın...
Telaşını azaltır,
dinginliğin kıymetini anlarsın...
Gittikçe korkusuzlaşırsın,
Gittikçe derinleşirsin,
Gittikçe anlamlanırsın,
Bir gün gelir
tam manasıyla HUZUR olur
ve en nihayetinde SEN olursun."

Gamze Alpar

Sözlerimi Geri Alamam

Sözlerimi geri alamam
Yazdığımı yeniden yazamam,
Çaldığımı baştan çalamam,
Bir daha geri dönemem.
Akıyorsa gözyaşım kurumasın,
Coşup seven gönlümse durmasın,
Dost bildik anılarım çağırmasın,
Bir daha geri dönemem.
Hiç bir kere hayat bayram olmadı ya da
Her nefes alışımız bayramdı.
Bir umuttu yaşatan insanı.
Aldım elime sazımı.
Yine aşınca çayın suyu boyunu
Belki yeniden karşıma çıkacaksın.
Göz göze durup bakınca
Göreceğiz,
Neyiz ve nerelerdeyiz,
Bilemiyoruz
Şimdi.


Bulutsuzluk Özlemi

25 Haziran 2015 Perşembe

Sevgilerde

Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan'ın nikah davetiyelerine yazdırdıkları şiir..Bana ilham olmuştu, Ben Sana Mecburum Bilemezsin'i biz kullanmıştık...

SEVGİLERDE 

Sevgileri yarınlara bıraktınız 
Çekingen, tutuk, saygılı. 
Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. 
Bitmeyen işler yüzünden 
(Siz böyle olsun istemezdiniz) 
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi 
Kalbinizi dolduran duygular 
Kalbinizde kaldı. 
 Siz geniş zamanlar umuyordunuz 
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. 
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk 
Geçeceği aklınıza gelmezdi. 
Gizli bahçenizde 
Açan çiçekler vardı, 
Gecelerde ve yalnız. 
Vermeye az buldunuz 
Yahut vaktiniz olmadı. 
 
Behçet NECATİGİL

Ben Kendim Benimle

Önce kendinle başlar her şey, kendinden çıkarsın yola. Büyürsün hiç durmadan. Kendine kızarsın,kırılırsın bazen küsersin bile. Ama asla sevmeden yapamazsın. En öfkeli anında, en çok arkanı dönmek istediğinde bile asla bırakamazsın kendini. Öyle büyük laflar etme,kandırma kendini. İnsan önce kendisini sever. Öyle öyle başkalarını sevmeye başlar. Belki yine önce kendine hırçınlaşır önce kendini hırpalarsın. Belki bazı huylarından bıkar kökten değiştirmek istersin. Bazı yanlarını herkesten gizler anlatmaya utanırsın. Bazen kimseye geçit vermemek için en çok kendinle alay eder kendinle uğraşırsın. Peki kabul, mücadele ettiğin sivriliklerin de olabilir. "Bu huyum da beni çok yoruyor" dediğin köşelerin en çok kendine batar aslında. Ama yine de sevmeden olur mu? En çok kendini seversin. En çok kendinle barışırsın. Seni sen yapan her herhangi bir zerreyi yargılayanı anlamazsın. Anlayamazsın. Alay etsinler, eğlensinler,eleştirsinler ama asla yargılamasınlar istersin. Haklısın. Sen kendini seviyorsun çünkü.. Kimsenin anlayamayacağı kadar biliyorsun kendini. İyisin böyle. Boş ver. Öğrenmeye devam et ama bildiğini oku. İsteyen yolunda eşlik eder isteyen göz kırpar, el sallar ve geçer gider.. Sen kalbin attıkça sever, düşündükçe yaşarsın..


24 Haziran 2015 Çarşamba

"İris" Filminden

Sevgiliye..

"Kutsal bir şeye inanmaya ihtiyacımız vardır. 
Tanrıya gerek olmadan.
Sevgi ya da iyilik diyebileceğimiz bir şey.
Şarkıda dediği gibi;
senin ruhundan nereye gideyim
senin varlığından nereye gideyim
cennete çıksam da sen oradasın
cehenneme gitsem de sen oradasın
sabahın kanatlarını alıp, 
deryanın en ücra köşesinde yaşasam da
orada bile senin elindir bana yol gösteren
ve senin sağ elindir beni tutan.."

Iris Murdoch

23 Haziran 2015 Salı

Deneme 8

Hep söyler dururum; dar vakitlerde yaşıyoruz hayatımızı. Hızlandırılmış, sıkıştırılmış şekilde ve alelacele. Mecburiyetler arasında kapanda gibiyken, gerçekten istediklerimize zaman kalmıyor. Koştur koştur geçip giden koca bir günün ardından çocuklarımızı görebildiğimiz zaman günde iki saati geçmiyor. Uykusuna yenilen evladını ancak seyrediyorsun. Konuşmak istediklerimizi,görmek istediklerimizi erteleyip duruyoruz. Telaşla geçiyor hayat,hızla geçiyor. Sevmek için paylaşmak için beklenecek zamana sabır kalmıyor. Sabrın varsa gücün kalmıyor. Yaşamak için acele ediyorsun. Hislerine tutunmaktan başka güvenilecek hiç kimse ve hiç bir sözcük bulamıyorsun. Günün sonunda kalbinle konuşup, aklına danışıp, ruhunun isteğine boyun eğiyorsun. Öte yandan tüm bu telaşlar bizi yalnızlaştırıyor. İnsanlar bağ kurabilmenin güzelliğini unutmuş gibi kendileriyle kalmak istiyorlar. Derin yalnızlıklar içindeyiz biliyorum. Hayatlarımız şekli şemali her nasıl olursa olsun. İster birileriyle beraber ister yalnız yaşayalım yine de çokça yalnızız, daha az veya daha çok. Ama tüm bu yalnızlıklar içindeyken yine de bağ kurmak önemli değil mi?Hayatınızda kaç kez gerçekten aynı dili konuşabildiğiniz birilerini tanıdınız? Yürürken semtler değiştirdiğinizi anlamadan konuşabildiniz ve dinleyebildiğiniz kaç insan? Veya birbirini tamamlayan hareketlerde bulunduğunuz kaç kişi? "O kelimeyi ben de sıklıkla kullanırım" diye şaşırtan kaç kişi.? Biriyle aynı duvarın farklı yerlerine görmeden aynı cümleyi yazdınız mı hiç? Veya birisiyle birbirinize bilmeden aynı kitabı aldınız mı? Ya da yerde kalmasına kıyamadığınız için aynanın önüne koyduğunuz bir kuş tüyünü,bıraktığınız yerden alan oldu mu? Basit ayrıntılara anlam vermemle genelde herkes alay etmeyi tercih eder biliyorum ama ben bu ayrıntılarda yaşamayı seçiyorum. Karşımdaki benden farklı da olsa, farklı da hissetse kendi ruhumun bıraktığı yerlere inanıyorum, en azından ona güveniyorum. Her neyse, yüzünü görmeye doyamadığım kızımı seyretmeye devam edeyim ben.

21 Haziran 2015 Pazar

Moda'da

Moda'dayım. Bir çay bir tost bir de en sevdiğim defterimle oturuyorum. Karşımda tarihi yarım ada, ağaçların koyu gölgesindeyim. Kızlar gelecek birazdan. Onları beklerken yazıyorum. Yine gelirken sokakları karıştırdım. Yine kayboldum. Acelesiz,sakin yürürken hep kaybolurum buralarda. Hayatımın neredeyse tamamı kadar bilirim bu sokakları ama yine de kaybolabiliyorum. Kendimi en çok Kadıköy'de evimde hissediyorum. İstediğim kadar başı boşum belki bu yüzden. Güzel Moda bence Kadıköy'ün en güzel mahallesi. Hala kendi halinde hala hem eski hem modern. Şehrin en kurtarılmış bölgelerinden hala. Kendi içinde bir havası var tüm eskiliğine rağmen. İnsanları, sokakları, esnafı, kafeleri farklı ve aynı zamanda hep aynı. Sakin sokaklarında yürürken gözünüz hep denizi arıyor, her an her köşeden çıkacak gibi. Ağaçlar yaşlı, kedilerin karnı tok. Açık pencerelerden güzel müzikler geliyor. Tüm balkonlar saksı çiçekleriyle bezenmiş.
Sahildeki çay bahçelerini herkes bilir.
Burada da eskimeyen bir huzurla oturabiliyorsunuz. Kızların gelmesini beklerken insanlara daldım yine ; burada saatlerce insanları seyredebilirim. Her biri kendi dünyasına gömülmüş birbiriyle konuşurken veya kendiyle otururken bana nasıl malzeme verdiklerini bilmiyorlar elbet. Yüzleri,duruşları,konuştukları insana bakışları içimden paragraflar geçiriyor. Hikayeler birbirini kovalıyor. Hemen yanıbaşımda heyecanlı heyecanlı konuşan iki delikanlı yaz hayallerini anlatıyorlar. Karşı masadaki kalabalık grupsa bin yıllık arkadaşlardan oluşuyor. Giderek de kalabalıklaşıyorlar. Ses tonlarındaki rahatlıktan belli, yakınlar birbirlerine. Arkamdaki masada yeni anne baba olmuş bir çift başka bir genç çiftle beraber. Belli ki çocukla birlikte sosyalleşmeye çabalıyorlar ve hayli acemiler. Sağımda yeni yetme sevgililer var. Oğlan sürekli sırıtıyor kıza bakarken,belli ki fena kapılmış bu sevdaya. Başka bir masada bir grup sinema emekçisi ellerindeki yeni senaryolara çalışıyorlar, gözleri sayfalardan ayrılmıyor. Ben insanları seyrederken çayım bitti kahvem geldi. Gözüm karşı kıyıya takılırken aklım nerelere gitti yine. Aklımı başıma toplamaya çalışırken kızları görüyorum ve gülümsüyorum. Hepsini çok özlemişim.