23 Nisan 2015 Perşembe

Deniz'in Etkisi

Yorgun argın eve varırsın,aklında bir sürü düşünce. Yetişemediklerin, eksikler, planlar, işler güçler, yeni alışkanlıklar.Gece yattığında bile rahat bırakmayan tilkiler döner durur aklında. Bir yanın kitap okumak,film izlemek, spor yapmak, uzun zamandır yapmadığın ev işlerini toparlamak isterken bedenin umursamaz seni. Herkes senden önce yattıysa ve yalnız kaldıysan bile öylece boş duvara bakmak istersin sadece. Sessizliğe kulak vermek istersin ama yine hep düşüncelerinin sesi baskın çıkar. Hayatın ortasında yorgunsun sadece. Mühim bir şey değil. Herkes kadar yorgunsun. Ve o yorgunluk elleri minicik,gözleri merakla bakan, sen gülümsersen mutlaka dolu dolu gülümseyen küçük bir insanla sona erer. Küçük kız endişe dolu bir günü,hissedermiş gibi sayısız öpücük ve kucaklaşmayla muazzam bir gün haline getirir. Onun o küçük elleri artık herkesten daha şevkatlidir. Çocuk gözleri daha önce hayatın sırrını çözmüşcesine güven dolu bakar sana. Bazen sadece sarılmanı bazen kokunu ama çoğunlukla senin ilgini ister. Bu istek dünyanın bütün isteklerinden daha inatçı daha saftır. O yüzden uykuya yenilmez onun kokusuna yenilir koynunda uyumasını beklersin. Düşüncelerinin hepsi un ufak olur, bekletirsin her bir şeyi. Yorgunluk mu? Kimin umrunda...

20 Nisan 2015 Pazartesi

Bugün

Deniz bugün yine yaramaz çocuk suretiyle
koyu yeşil ve bol köpüklü.
Aralanmış gri bulutlar eşliğinde "böyle de mükemmelim" edası üzerinde.
Baharın inatla gelmek istemediği tuhaf günler ruhumu da daraltıyor.
Bekledikçe uzaklışıyor güneşli günler. Bekledikçe gelmez ya hiç bir güzel haber.
Öyle telaşlı bir endişe içimde. Neşeli ve anlamsız sarkılar dinlemek varken
yine ağır yükler getiren şarkılara gidiyor kulaklarım. Değişemiyorum.
Şehrin en eski ve en eşsiz semtlerinden geçerken kendimi fazlasıyla ait hissediyorum.
İstanbul da yaramaz aslında. En az deniz kadar yaramaz ve inanılmaz.
Bıkmadan, açıklayamadan sevilen insanlar kadar yerli yerinde İstanbul.
Hep aynı.