6 Mart 2015 Cuma

Deneme 6

Eskiyi kurcalamayı hep sevdin sen. O yüzden mi sakladın küçük kağıtları,sayfalarca defteri, anlamsız cisimleri? Şimdi o şekilsiz, renksiz cisimleri eline her aldığında bin parçaya bölünüyor ruhun. Parçaları tek tek topluyorsun hatırladığın melodiler eşliğinde. Sorgulamıyorsun hiç kendini. "Madem saklamışım, vardır elbet bir sebebi diyorsun", biliyorum. Bir şarkı dinlemeye başlıyorsun can hıraş hatırlamak için. Bu senin hayat hikayen, "saklamak ve hatırlamak". Nasıl inkar edebilirsin ki kendini. Hem sen değil miydin hep inkar ettiklerini eninde sonunda için kan ağlayarak kabullenen. Sevgisi bitmez sandıklarının sert yumruklarını sol tarafına yemek kolay değildi. O yumrukları karşıladın da ne oldu? Ödüller vermedin ki hiç kendine. Alkışlamadın da. Haketmiştin, kabul et. Sendin aslında "O". En çok yenildiğini zannettiğin o anlarda, yenen taraftın. Ne zaman kendine dışarıdan bakmayı hayal etsen hep en ürkek sen görüneceksin sandın. Tam tersiydi oysa. Sen hep en güçlüydün. Sevmenin ne olduğunu çocuk ellerinle öğrendin sen. Çocuk ellerinle dokundun. Çocuk kalbin koca koca insanların sığdıramayacağı kadarını doldurdu içine. Sıkış tışıklığına aldırmadan üstelik. İçeri sığdırdıkların nefes alamadıkları için mi kaçtılar sence? Bunu hiç düşündün mü? Düşünmedin elbet. Bıkmadan ve aslında ne olduğunu bilmeden sevdin sen. Bilmedin ağladın, bilmedin güldün. Bilmeyerek büyüdün. Veya sadece büyüdüğünü zannettin. Şimdi anlıyorsun değil mi aslında hep en cesur sendin. Kötü cümleleri yanına yakıştıramadığın o insanlar bile senin kadar güçlü olmadı hiç. Her biri bir şekilde gitmeyi seçti çünkü. Kimisi susarak gitti, kimi yanında durarak, kimisi büyük roller oynadı seni yeterince üzmek için. "Yeterince güçlü kırarsam, o da kurtulur, unutur" diye ne arsız yanılgılara düştüler hakkında. Sen arkalarından bakarken biliyordun gittikleri yolları, geçecekleri her sokağı. O sokakları izledin bıkmadan. Otobüs durakları bile ağladı senin için, onlar ağlamadı. Sakladığın o kutuları açmana gerek yok aslında. Ne seslere ne parmak uçlarına ne de cümlelere ihtiyacın var senin. Hepsi damarlarında dönüp dolaşıyorlar ruhunu, en az kılcal damarların kadar. Koşarak, koşarak. O kara kaplı defteri açma hiç. Okuma boşuna. Nasılsa sen hep aynı yerindesin koca şehrin. Etrafındaki tüm ağaçlar kesilse, tüm mahalleler yeniden inşa edilse bile sen o noktayı terk etmeyeceksin. Kim ne derse, kim ne kadar didinirse didinsin sen yine aynı gülümseyişleri seyredeceksin, aynı gözlere bakacak, aynı dokunacak, aynı yazacaksın. Bırak yıksınlar şehrini. Tek bir tanıdık sokak kalmasın varsın. Kıyıları yok edemeyecekler nasılsa. Sen soluk soluğa kıyılarına koşacak, dinlenip dinlenip yine devam edeceksin. Bırak anlamayıversinler. Bırak nasıl biliyorlarsa öyle düşünsünler. Sen hep aynı kal.Öyle güzelsin ki böyle. 

1 Mart 2015 Pazar

Kader Mi?

Kader denilen şeyi en basit yol ayrımlarında attığımız küçücük adımlar belirler aslında. Hiç ummadığımız o küçük adım bambaşka dünyalar açar önümüze. Mesela aynı amaca hizmet eden ve yan yana duran iki binadan birine adım atarız. Ve o binada belki bir ömür yakamızı bırakmayacak bir sevgi çıkar karşımıza. Peki ya tercih etmediğimiz bina? Oradaki seçenekler sonsuz bir sır olarak uzaya fırlar gider. Çocuk yaşta girdiğiniz sınav, seçtiğiniz dersler kim bilir hangi duygu ve fikirle adım attınız okullar; bütün bir hayat boyu mutlu veya mutsuz çalışmanıza, çok veya az para kazanmanıza yol açabilir. Ve aslında her bir adım sadece tek bir şeye değil, hayatınızdaki onlarca farklı duruma sebep olabilir. Sizi mutsuz eden bir okul tercihi belki aynı anda karşınıza hayatınızın aşkını, çocuğunuzun babasını armağan eder size. O yanlış tercihe mutsuz olma olanağı uçup gider. Kader deyip durdukları bu kadar basit aslında. Aşkını, işini, dostunu ya da hayatımıza yön verecek-vermeyecek her ayrıntıya kendi adımlarımız, seçtiğimiz yollar, gittiğimiz yön belirliyor. Adına ister kader diyelim ister alın yazısı sonuçta bizim tercihlerimiz. Bilerek veya bilmeyerek biz belirliyoruz. Hayat bize armağanlar veriyor veya hiç tanımayacağımız güzellikleri geride bıraktırıyor. Elimizin tersiyle ittiklerimiz belki kötü belki iyi, bilemiyoruz. Bize düşen sadece yaşamak. Öyle veya böyle gittiğimiz yönde devam etmek..