18 Aralık 2015 Cuma

Kışın Sıcağı

"Sevmek" kış mevsimine yaraşır en çok, çünkü kışın kendini daha çok hissettirir. Bunca soğuğun, bunca rüzgarın, karanlığın içinde, hala içimiz ısınabiliyorsa ruhlarımız için umut var demektir bir bakıma. Sadece bakarak, sadece duyarak ve düşünerek ısınır içimiz. Sevdiğimiz zaman; dokunmak ve dokunulmaksa, ne büyük bir mutluluktur insanı yeryüzündeki cennete sürükleyen. Tıpkı koku gibi.. Koklamakla başlar ya her şey aslında. Koklayarak yaşananları anılara dönüştürürüz, koku ile başlatır, kaybolan kokular ile bitiririz. Koku ile bağlanır koku ile anımsarız çoğu zaman. Duyguların sınır çizgileridir kokular. Soğuk bir kış günü sıcak bir duştan daha çok ısıtan şeyler hep bu ele avuca sığmayanlardır işte. Gün içinde yaşadığımız onlarca ayrıntıyla örnekleyebiliriz içimizi ısıtanları. Mesela her gece yatmadan yatağımın yanındaki komidine takılır gözlerim. Üzerindeki tığ işi krem rengi örtüler, anneannemin emeğidir. Onun bana daha bebekliğimde yaptığı bu örtülere bakmak beni ısıtır. Pamuk ellerine dokunur gibi gezdiririm parmaklarımı üzerilerinde. "Yanımda olsa da sarılsam" derim içimden. Çünkü bir tek O, olur olmaz sarılmalarımı, öpmelerimi garipsemezdi. Çünkü O, bıkmadan ardımdan el sallardı. Sonra gözüm sevgilimle ilk fotoğrafımızda gezinmeye başlar; avuçlarında terleyen ellerimi düşünüp ısınırım bu kez. Aşkın ilk günlerinin o hastalıklı hali düşer aklıma, gülümserim. Tam ışığı kapatacakken, tam "bu kadar" derken son anda, küçük bir daktilo görünümündeki müzik kutusu alır aklımı.. Ona bakınca hissettiğim huzur içimi sımsıcak yapar bu kez. "Dostluk" derim içimden; ani, şaşırtıcı ve sönmeyen bir ihtiyaç...Uykuya dalmadan ısınırım bu kış gününde.

Hiç yorum yok: