1 Temmuz 2015 Çarşamba

Onur Yürüyüşü

28 Haziran pazar günü 13. LGBTİ Onur Yürüyüşü için yola çıktık. Amacımız el ele o renkli insanların arasında yürüyecek, eğlenecek, sloganlara eşlik edecek ve onların bu ülkedeki zorlu yaşamlarına destek olacaktık. Neden "bu ülke" diyorum? Çünkü burası zor bir ülke. İnsanı olduğu gibi kabul etmek istemeyen, özgürlüklerine olur olmaz sebeplerle müdahale eden, özel hayatları kendi özel meselemizcesine konuşan zor bir toplumda yaşıyoruz. Türk insanı farklılıkları bırakın benimsemeyi, tahammül bile edemiyor. Herkes kendisi gibi yaşasın, kendisi gibi hissetsin, kendisine benzesin istiyor. Çoğunluğa dahil olunca mutlu olunacağını zanneden bir toplumuz. Bu yüzden bütün modern toplumlarda benimsenen ve yasal hale getirilen eşcinsel evliliklere Türkiye'de aile yapısının yozlaşması olarak bakılıyor. "Yozlaşmak" derken? İki yüzlüyüz maalesef. Aslında zaten fena halde yozlaştık. Ama sebep eşcinseller değil. Sebep içimizdeki ve dışımızdaki baskılar. Aile baskısı, mahalle baskısı veya dini kurallar baskısı. Adına, sebebine ne derseniz deyin. "Aile yapısı bozulur" endişesi bana artık gülünç geliyor. Hem gülünç hem de basit bir bahane. Bu toplumun mutsuzluğunun temel sebebi zaten temelde bu. "Herkes evlenmeli ve çocuk sahibi olmalı" diye taşlaşmış kurallar var. Bu yüzden mutsuz evlilikler, mutsuz ilişkiler, mutsuz çocuklar var. Zorla evlendirilen ve hatta istemediği halde zorla çocuk sahibi olan belki binlerce insan var. Sonuç; tahammülsüz, hoşgörüsüz ve mutsuz bir toplum. Bırakın kim kiminle yaşamak isterse yaşasın, bırakın istemeyen aile kurmasın, bırakın sevgi hissedildiği şekliyle yaşansın. Size ne? Bu özgürlük, hali hazırda yozlaşmış bu topluma zarar vermez. Tam tersi ferahlatır. Mutluluktan başka bir yan etkisi de olmaz. Merak etmeyin eşcinselleri anlamaya çalışınca cinsel yönelimleriniz değişmez. Yasaklar kalkınca çocuklarınız sadece meraktan, özenmekten eşcinsel olmaz. Zaten yönelimleri buysa, olurlar ve maalesef buna hiç bir şekilde engel olamazsınız. Rahat bırakın insanları. Önce kendinizi hatta. 
13 sene evvel 30 cesur insanla başlayan yürüyüş İstanbul'da geçen sene 50 bin kişiye ulaştı. Eş cinsel olsun veya olmasın, on binler özgürlüklere destek için yürüdü. Kimse kimsenin yaşamına karışmasın, sevdiği insanın cinsiyeti yüzünden aşağılamasın, ötekileştirmesin diye yürüdü. Zaten çevremizde olan, çok yakınımızda olan ama baskılar yüzünden kendini gizleyen bunca insana artık acı çektirmeyelim diye yürüdü. Bu pazar önceden izin alınmasına rağmen giderek renklenen ve festival havasında geçen Onur Yürüyüşü'ne izin verilmedi. Polisin anlamsız ve sert müdahalesiyle gölge düşürüldü. Yine de heyecanla o güne hazırlanan on binler vazgeçmedi yine de yürüdü, ses çıkardı. Sebep olarak öne sürülen "Ramazan ayındayız" söylemi, hoşgörüsüzlüğümüzü bir kez daha kanıtlıyordu. Yozlaşmış toplumda yaşanan onlarca rezalete, çocuk istismarlarına, kadın ölümlerine rağmen toplumumuz eşcinsellere tepki gösterdi. Öyle mi? Eğer ahlaklıysak, eğer vicdanlıysak tepki gösterilecek çeşit çeşit kötülük var bu topraklarda. Birbirini seven insanlara sözle, alayla, şiddetle tepki vermektir asıl vicdansızlık. 
Ama yine de diğer yandan umut var. Bir çok yerel belediyenin, sanatçının, milletvekillerinin LGBTi Onu Yürüyüşüne destek vermesi insanı umutlandırıyor. Kim bilir belki 50 sene sonra biz de daha vicdanlı daha hoş görülü bir toplum oluruz. Sevgiyi yargılamamayı öğrenir, birbirimizi rahat bırakırız, kim bilir.
O gün polis ensemizdeydi ama yine de orada olmaktan mutluyduk. Umarım seneye çok daha eğlenceli çok daha özgür bir yürüyüş olur. 

Hiç yorum yok: