24 Aralık 2014 Çarşamba

İyilik Yapan İyilik Bulsun

İnsan iyi olana hemen alışır. İyi yaşam şartlarına, iyi insanlara, iyi davranışlara. Alıştığımız her şeye biraz daha rahat biraz daha özensiz davranırız maalesef. Oysa hepimizin gözden kaçırdığı bir nokta var. Ben, sen, o ayırmadan hepimizin yaptığı bir hatadır bu. Söz konusu her kim olursa olsun, hayatımızdaki insanların bize verdiği güzellikler, iyi davranışlar, gösterdikleri anlayış asla görevleri değildir. Sizi sevdikleri için yaparlar. Karşılık beklerler veya beklemezler, bu bambaşka bir konu. Mühim olan şey kendi adımıza bu davranışların kıymetini bilip minnettar olmanın sınırlarını aşmamaktır. Eksildiğinde, azaldığında hesap sormadan önce karşımızdakinin bir sıkıntısı olup olmadığını düşünmeliyiz. Sonrasında bir yanlışımız mı oldu diye düşünmeliyiz. Kimse sevdiği birinden veya sevdiği davranışlarından öylesine vazgeçmez. Muhtemelen sadece yorgundur. Bunları kendi içimizde sorgulamalıyız. O iyilikleri bize sınırsızca sunan insanlara aksi şekilde davranmamız biraz nankörlük bir tutam bencillik ama en çok da "bu senin görevindi" demenin göstergesidir. Sevgi, anlayış, güven görev değildir. Karşılıklı emekle sonsuz olur. Yoksa bitmeyen, azalmayan ne kalır ki? 

22 Aralık 2014 Pazartesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

İlhami Algör'ün aynı isimli romanından uyarlama "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku". İzlediği filmerde sıcaklık, yakınlık, içine işleyen ögeler arayan benim gibi biri için tam isabet bir filmdi. İnsanların büyük bir heyecanla bekledikleri fantastik Amerikan filmlerine göz ucuyla bile bakmadığımdan, bende hiç merak uyandırmadığından ve hala uslanmaz bir romantik olduğumdan herhalde, Türk filmlerine gitmeyi seviyorum. Hele ki aşkı anlatıyorsa. Roman uyarlaması olması merakımı da artıyor tabi. Öncelikle yönetmenin oyuncu seçimi çok başarılı. Karakterler oyuncularla bire bir örtüşmüş bence. Hem Sezin Akbaşoğulları hem de Erdal Beşikçioğlu mükemmel uyum sağlamışlar. Sahneleri seyrederken Arif'in yazdığı bazı cümlelerin arka planda akması hoş bir ayrıntı olarak aklımda kaldı. Filme giderken gerçek üstü değil tam tersi tamamen sıradan bir hikaye beklentisiyle gittiğimden belki, doğallığı beni etkiledi. Konuya gelince kısaca film; henüz kitabı yayımlanmamış yazar Arif'in kadınlar hakkında bildiklerini alt üst eden Müzeyyen ile olan ilişkisini anlatıyor. Filmi benim açımdan sıcak kılan ise en çok diyalogların sahiciliği sanırım. Doğal ama asla zorlama olmayan konuşmalar,uzun uzun düşündüren cümleler insanı hikayeye bağlıyor ve "keşke bazı sahneler çok daha uzun olsaydı" isteğini uyandırıyor. Ama film öyle güzel kurgulanmış ki, bir dakika bile fazla sahne kullanılmasına gerek kalmamış. Hikayenin sonu ise klişe aşk filmlerinin aksine gerçekçi. Son sahnede seyrettiğimiz Arif'in Müzeyyen'le konuşması herkesin imreneceği şekilde yazılmış. İzlerken insana taze ve derin bir nefes aldırıyor. Şaşırtıcı bir kavramla karşılamıyorsunuz; çünkü "sevgi" insanı değiştiren, kendisiyle çeliştiren ve belki bir ömür farkına varmayacağı köşelerini zorla keşfettiren bir duygu. Derin bir nefes almak isteyen herkese tavsiye edebilirim. İzleyin, iyi gelecektir.