1 Ağustos 2014 Cuma

Life and Death

"Life and death, 
 energy and peace.
 if I stop today it was still worth it.
 Even the terrible mistakes that I made
 and would have unmade if I could.
 The pains that have burned me and
 scarred my soul, it was worth it,
 for having been allowed to walk where I've walked,
 which was to hell on earth,
 heaven on earth, back again, 
 into, under, far in between,
 through it  and above"

 GIA CARANCI (1960-1986)

Güzellik

"Güzellik" neye kime göre doğru ? Topluma göre mi, uzmanlara göre mi, kadına erkeğe göre mi?  Senin için "güzel" nedir, kimdir...Kitlelerin güzel dediğine mi kapılırsın, sırf sana güzel görüne mi? Aslında uğruna insanların hayatlarını harcadıkları şey çok basit değil mi? Bir insanı güzel yapan bedeni değil öncelikle yüzüdür bana kalırsa. Yüzündeki ufacık bir detaya takılırsın...Sadece basit bir mimik, anlık bir kıpırdanış, gözlerinin gülünce veya ağlayınca şekil değiştirmesi, dudakların hareketleri veya kararlı bir bakışın verdiği ifade...Kimisi sadece ağlarken güzelleşir kimi sadece içerken..Bazısı aşıkken güzel olur kimisi kavgada. Sadece bir kişinin yanında güzel de olabilir insan veya hiç olmazsa annesine güzeldir. Öfkeyle güzeldir, acıyla güzeldir, coşkuyla güzeldir belki, kim bilir. Duruştur güzel olan, güzel hissettiren veya görünen. Görece-li denmesi de bundan belki de. Aslında küçük bir çocuk gibidir insanlar, her birinin güzelliğini görürsün, dikkatli bak. Veya dikkati de boş ver. Nasıl olsa sana görünecek. Senin gördüğünü  koca dünya görmeyecek olsa bile sana güzel olacak ya yeter işte..Emin ol, eninde sonunda keşfedeceksin ve aklına kazınacak. Belki bin kişiye anlatsan anlamayacak ama senin için fark etmeyecek. Hem ne derler bilirsin..."dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey...."

31 Temmuz 2014 Perşembe

Sevgiliye

Yazmak çok tuhaf. Öyle hadi yazayım dediğinde değil asla. Tam tersi en olmadık zamanlarda üzerine üzerine gelir cümleler. Bazen iş güç esnasında veya zihnimin karmakarışık düşünceleri arasında kaybolmuşken rahatlamak için kulaklığı takıp müzik dinliyorum. Yolda yürürken, ofiste çalışırken veya en olmadık zamanda üzerime gelen cümleler çoğu zaman bir paragrafı bile oluşturmayacak kadar birbirinden aykırı ve alakasızlar. Yazmak isterken uçup gidenler oluyor. Bazen notlar alıyorum, sonra dönüp baktığımda kendim bile anlamıyorum. Sen bana hangi cümleyi ne için yazdığımı bildiğini söylüyorsun ya, ben bilemiyorum sevgilim...Geçmişe mi, bugüne mi, öfkelere-pişmanlıklara mı veya sadece bir an'a mı yazıyorum bilmiyorum. Hepsini paylaşmak zor. Ama genellikle cümleler acılar üzüntüler üzerine yazılıyor. Acı'dan beslenen varlıklar olduğumuz doğru. Acı'larımıza bağlanıyor, onu seviyor, suyunu verip içimizde büyütüyoruz. Çoğu zaman uyusa da uyandırıp dün doğmuşcasına bağrımıza basıyoruz. Neden bilmem? Mazoşist yanımızdan mı? Yoksa acı dediğimiz şey etimizden et mi? Onu tamamen kopartıp atamamak kendimize olan sevgimizden mi yoksa acının kaynağına duyulan öfkeden mi? Bir yerlerde saklı da olsa dursun ki öfke taze kalsın istiyoruz bana kalırsa. Onu gömer ve unutursak yeniden aynı yaralanmalara maruz kalabiliriz elbet. Güçsüz olduğumuzu düşündüren müzmin acı aslında dünyanın tüm kazananlarına karşı bizi ayakta tutuyor.Herneyse demek istediğim insanlar değil çoğu zaman kaynak. Ben hep bir sahneye yazıyorum veya bir duyguya. Mesela hiç söyleyemediğim bir cümleyi seneler sonra unutmuyorum veya aklıma kazınan bir sahneye. Bu halimi çok sevdiğimi söyleyemem ama hep böyleydim, kendimi bildiğim ilk çocukluk senelerinden beri. İnsanları inceler, kalbime döner ve kafamdan yazardım. Böyle bir tuhaflık. Normal olmadığımı kabul ediyorum. Ben hiç bir duyguyu, hiç bir yaşanmışlığı eskitemiyorum. Sadece büyüyorum, değişiyorum ve o-nların suretleri de benimle birlikte değişiyor. İçinden geçtiğim manzaraya ağzı açık hayret ve telaşla baktığımdan heralde, o anı yaşarken hali hazırda bir şey çıkmıyor benden. Düşünceler de duygular da yığılmıyor önüme. Sonrasında arkamda kaldığında her şey, dönüp bir tabloyu seyreder gibi bakıyor, yeniden yaşıyor hissediyor ve yazıyorum. 
Peki ya sen tek sevgilim?  İnsanlar, yollar, yaşlar, manzaralar ve duygular geride kalıp suret değiştirirken yanımda hiç değişmeyen ve o manzaraya arkamda kalmadan bakabildiğim tek varlıksın. Senin için hissettiklerim öncesinde can yakan veya bayram sevinci yaşatan her duygudan; acılardan veya mutluluklardan apayrı bir yerde. Benim seni anlatmam mümkün mü? Hala ağzım açık bakıyorum sana, bana olan sevgine, ruhumun her hırçınlığında yanımda duruşuna, ellerimi hiç bırakmayışına. Sen benim mutluluğumsun. Sen hayatımdaki herkese ve herşeye inatsın. Bakma sen yazdıklarıma, deliliklerime, hüzünlenmelerime...Hepsini sadece seninle temizliyor, temize çekiyorum.