8 Aralık 2014 Pazartesi

Kreşe Gitmenin Güzellikleri

Haziran'da henüz 28 aylıkken başladığımız kreş maceramızda hayli yol kat ettik. İlk günlerden beri okula gitmemek için hiç direnmedi kızım, sağolsun beni üzmedi. Tabi ki ilk zamanlar bacaklarıma yapıştığı da oldu, arkamdan ağladığı da oldu. Onu ağlarken geride bırakmak anne için cidden zor. Bahçede beni göremeyeceği yerde bekliyor, ağlaması bitmeden gidemiyordum. Ama hayat bu; bu hayata adapte olması için artık topluma karışma zamanı gelmişti. Hem endişeleri yersiz de çıktı. Bebekliğinden beri insanlarla iletişim konusunda olumlu işaretler veren Deniz, yani benim sosyal böceğim kısa sürede adapte oldu. Yürümek kadar konuşma konusunda da yavaş olan kızım tabi ki ilk aylarda henüz arkadaşları kadar konuşamadığından zorluk yaşadı. Boyu uzun ama konuşması kıt olunca arkadaşları onu anlamadılar. Ama zamanla aldığı ve verdiği sevgi ve sıcaklıkla yuvada mutlu bir çocuk haline geldi. Tabi ben de sayede işine huzurla gitmeye başladım. Çekirdek Yuva çok eski, köklü bir kurum; evimize yakınlığı, yetkililerin ve öğretmenlerin çocuklara olan yaklaşımı, sunulan eğitim programı ve sosyal kazanımları ile bizi tatmin ettiğinden,içimiz rahattı. Aslında henüz 3 yaşını doldurmadığından okula verirken tereddütte kalmıştım. Ama şimdi ondaki farklılıkları ve gelişimini gördükçe doğru karar verdiğimi anlıyorum. Gerçi benim başka şansım da yoktu ama yine de evde bakıcı ile tüm gününü geçirmesindense; yaşıtlarıyla ve öğretmenleriyle sosyalleşebileceği bir ortamda olmasını, topluluk kurallarını öğreneceği, sınırsız faaliyette bulunacağı okulu tercih ederim.
Deniz artık gitgide bilinçlenen, etrafıyla iletişimi hızlanan, bizimle ve evin içinde kendini çok daha iyi anlatan bir çocuk. 
Üç yaşına hızla ilerlediğimiz bu günlerde nasıl hızla büyüdüğünü ve geliştiğini hayretle fark ediyorum. Bir yanım geriye kalan bebekliğinin tadını çıkarmak derdinde, diğer yanım dünyayı keşfetme hızına hayran kalıyor. Kreşe başlayalı henüz 6 ay oldu ve biliyorum ki Deniz'in üzerinde çok güzel etkisi oldu. Artık kendini daha iyi ifade edebiliyor; kelimeleri, cümleleri, anlatabildikleri çok daha fazla. Yemeğini kendisi yiyor; yemeği bitince peçete istiyor ve kendi temizliğini yapıyor. İsteklerini cümle kurarak söylüyor, rica ediyor, teşekkür ediyor, lütfen diyor. Arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor, bir sürü oyunlar-şarkılar-etkinlikler öğreniyor. Müzik ve dans onun en hassas noktası.  Sevdiği çizgi filmlerdeki şarkılara çok güzel eşlik ediyor, dansları birebir taklit ediyor,hatta kendi kendince melodiler uyduruyor. Legolarla, boya kalemleriyle ve hamurlarla bir şeyler üretebiliyor. Bebeğine annelik yaparken beni taklit ediyor. Hayal dünyası geliştikçe kendi kendine oyunlar kuruyor ve bizi de içine katıyor. En güzeli de evde öğrendiklerini bizimle paylaşması, anlatmaya çalışması, oyunlarla göstermesi. Bazılarını anlayamasak da ona katılıp iyice heveslendirmeye bayılıyoruz. Bu arada elbette soruları git gide artıyor tabi merakı da :) Cevaplarını almadan asla vazgeçmiyor. İstediği şeyi alana kadar kararlılıkla ve bazen inatla diretiyor. Açıkçası onun pısırık ve köşesine çekilip derdini istediğini içine atan bir çocuk olmasını istemezdim. Bu yüzden bu huyları hoşuma gidiyor. Elbette bizim ona doğru yolu gösterme görevimiz de aynı şekilde önem kazanıyor.  Onun bu gelişimini, sosyalliğini, insanlara, doğaya, hayvanlara olan sevgisini seyretmek muazzam. Zaten ebeveyn olmanın en güzel yanı da bu değil midir? Bir çocukla yeniden büyümek sanırım şimdi iyice anlam kazanıyor. Sabahları komşularla olan iletişimi, neşesi, gördüklerine verdiği tepkiler beni de neşelendiriyor. Kızımla yeniden doğdum, yeniden bebek oldum, şimdi de yeniden çocuk olmanın tadını çıkarıyor ve büyük keyif alıyorum. Elbette zor zamanlarımız, huysuzluklar, tartışmalar da oluyor hayatımızda. Büyümenin sancıları da hayli fazla. Karşılıklı öfke krizleri yaşıyoruz. Annesi olarak çaresiz ve yetersiz hissediyorum, yoruluyorum, sabrım tükeniyor. Ama çok iyi biliyorum ki yalnız değilim. Hayatın tüm koşturmacasında, büyük bir şehirde çocuk yetiştirmek zaten zor ve tüm anne babaların yaşadığı bu hisler normal hatta çok sıradan. Bize düşen tek şey yalnız olmadığımızı hatırlamak ve elimizden geleni yapmaya devam etmek. Sanırım bu yazının ana fikri çok belli, yuva çocuklar için gerekli ve olumlu bir kurum. Büyüdüklerini kabul edip, evden çıkarma zamanı geldi.  

 

Hiç yorum yok: