31 Temmuz 2014 Perşembe

Sevgiliye

Yazmak çok tuhaf. Öyle hadi yazayım dediğinde değil asla. Tam tersi en olmadık zamanlarda üzerine üzerine gelir cümleler. Bazen iş güç esnasında veya zihnimin karmakarışık düşünceleri arasında kaybolmuşken rahatlamak için kulaklığı takıp müzik dinliyorum. Yolda yürürken, ofiste çalışırken veya en olmadık zamanda üzerime gelen cümleler çoğu zaman bir paragrafı bile oluşturmayacak kadar birbirinden aykırı ve alakasızlar. Yazmak isterken uçup gidenler oluyor. Bazen notlar alıyorum, sonra dönüp baktığımda kendim bile anlamıyorum. Sen bana hangi cümleyi ne için yazdığımı bildiğini söylüyorsun ya, ben bilemiyorum sevgilim...Geçmişe mi, bugüne mi, öfkelere-pişmanlıklara mı veya sadece bir an'a mı yazıyorum bilmiyorum. Hepsini paylaşmak zor. Ama genellikle cümleler acılar üzüntüler üzerine yazılıyor. Acı'dan beslenen varlıklar olduğumuz doğru. Acı'larımıza bağlanıyor, onu seviyor, suyunu verip içimizde büyütüyoruz. Çoğu zaman uyusa da uyandırıp dün doğmuşcasına bağrımıza basıyoruz. Neden bilmem? Mazoşist yanımızdan mı? Yoksa acı dediğimiz şey etimizden et mi? Onu tamamen kopartıp atamamak kendimize olan sevgimizden mi yoksa acının kaynağına duyulan öfkeden mi? Bir yerlerde saklı da olsa dursun ki öfke taze kalsın istiyoruz bana kalırsa. Onu gömer ve unutursak yeniden aynı yaralanmalara maruz kalabiliriz elbet. Güçsüz olduğumuzu düşündüren müzmin acı aslında dünyanın tüm kazananlarına karşı bizi ayakta tutuyor.Herneyse demek istediğim insanlar değil çoğu zaman kaynak. Ben hep bir sahneye yazıyorum veya bir duyguya. Mesela hiç söyleyemediğim bir cümleyi seneler sonra unutmuyorum veya aklıma kazınan bir sahneye. Bu halimi çok sevdiğimi söyleyemem ama hep böyleydim, kendimi bildiğim ilk çocukluk senelerinden beri. İnsanları inceler, kalbime döner ve kafamdan yazardım. Böyle bir tuhaflık. Normal olmadığımı kabul ediyorum. Ben hiç bir duyguyu, hiç bir yaşanmışlığı eskitemiyorum. Sadece büyüyorum, değişiyorum ve o-nların suretleri de benimle birlikte değişiyor. İçinden geçtiğim manzaraya ağzı açık hayret ve telaşla baktığımdan heralde, o anı yaşarken hali hazırda bir şey çıkmıyor benden. Düşünceler de duygular da yığılmıyor önüme. Sonrasında arkamda kaldığında her şey, dönüp bir tabloyu seyreder gibi bakıyor, yeniden yaşıyor hissediyor ve yazıyorum. 
Peki ya sen tek sevgilim?  İnsanlar, yollar, yaşlar, manzaralar ve duygular geride kalıp suret değiştirirken yanımda hiç değişmeyen ve o manzaraya arkamda kalmadan bakabildiğim tek varlıksın. Senin için hissettiklerim öncesinde can yakan veya bayram sevinci yaşatan her duygudan; acılardan veya mutluluklardan apayrı bir yerde. Benim seni anlatmam mümkün mü? Hala ağzım açık bakıyorum sana, bana olan sevgine, ruhumun her hırçınlığında yanımda duruşuna, ellerimi hiç bırakmayışına. Sen benim mutluluğumsun. Sen hayatımdaki herkese ve herşeye inatsın. Bakma sen yazdıklarıma, deliliklerime, hüzünlenmelerime...Hepsini sadece seninle temizliyor, temize çekiyorum. 

Hiç yorum yok: