26 Aralık 2013 Perşembe

İBS Anne Bebek Çocuk Fuarı

Araya hastalık girince geçikti bu yazı ama yine de yazmak istedim. Geçen hafta Deniz'i İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Anne, bebek, çocuk Fuar"ına götürdük. Eğleneceği bir ortam olduğunu tahmin etmiştik ama bizim hayalimizden daha çok eğlendi kerata. Kocaman alan, her yerde oyuncaklar, çocuklara uygun masa sandalyeler, renkli oyun alanları ve en mühimi de tabi ki maskotlar. Tweety, Bugs Bunny, Şirinler ve en önemlisi Pepee ile Şila. Çocuğun gözü döndü, aklı çıktı haliyle. Hangisine gideceğini şaşırdı tabi. Uzun uzun inceliyor, dokunuyor ama hayretine hakim olamıyordu. Hele ki Pepee onun için çok önemli bir karakter. Ben açıkçası günde bir kaç kısa çizgi film izlemesinde bir sakınca görmüyorum. Çünkü oradan da çok şey öğrendiğine inanıyorum. Kelimeler, cümleler, şarkılar öğreniyor ve bunu günlük yaşamına yansıtıyor. Pepee'yi sürekli 2 boyutlu gördükten sonra aniden 3 boyutlu karşısında görünce tabi ki önce şaşırdı sonra sevindi. Üstelik Pepee ve Şila maskotları çocuklardı. Boyları kısa olduğundan daha da sevimli olmuşlardı. Vallahi utanmasam sarılıp sevecektim, öyle ki benimsemişim tiplemeleri :) Bunun dışında en çok ilgisini çeken Tweety oldu. Uzun uzun takip etti onu, dansına eşlik etti. Video mu çeksek, çocuğu kontrol mü etsek yoksa hayran hayran izlesek mi bilemedik :) 
Bu arada ilk diş kontrolümüzü de gerçekleştirdik. Azı dişlerinin uçlarının çıktığını ve bundan sonrasının daha rahat olacağını öğrendik. Küçük hanım yorgunluktan neredeyse bayılana kadar boya yapmayı da ihmal etmedi. Henüz sadece çizikler de yapsa boya kalemlerine bayılıyor. Sonuç itibariyle fuar hem ona ben bize çok eğlenceli geldi. Güzel dolu dolu bir kaç saat geçirdi. Seneye daha bilinçli olacağından eminim daha da çok eğlenecektir. Emeği geçen herkese teşekkürler. Orada çalışan herkes gerçekten çok bilinçli, güler yüzlü ve çocuk ruhundan anlayan insanlardı. 

                                                 "Buradan saatlerce kalkmam yau"
                                                        İlk gerçek diş kontolümüzden
                                                            "Şirin misin ne ayaksın sen" :))
                                               "Allahım bu gerçek pepeee miii"
                                                   "En çok bu sarı civcive hayret ettim"

23 Aralık 2013 Pazartesi

Bir Ağrı Hikayesi

Büyüklerin bir sözü daha doğruluğunu kanıtladı. "Evden çıkarken nasıl ve ne zaman döneceğini bilemezsin". Evet haklılar. Kontrole diye çıkıp 3 gün sonra eve bebekle döndükten 2 sene sonra ikinci süpriz hastane maceramı yaşadım. Sabaha karşı 5'te korkunç bir böbrek ağrısıyla uyanıverdim. Geçer belki demekle olmadı kendimizi dar attık acile. Allahtan anamız babamız var da kızımıza baktılar sağolsunlar. "Ya yalnız olsaydık" diye düşünmeden edemiyor insan. Minicik çocuğu sabahın 5'inde hastaneye sürüklemek ne kötü olurdu kim bilir? Hani derler ya "Allah düşmanımın başına vermesin" diye, ben böyle korkunç ağrı görmedim, duymadım. Kimi insan normal doğum sancısından beter der böbrek ağrısı için. Saatlerce çektim, teşhis kesinleşsin diye. Ama o bir kaç saat boyunca neredeyse "ölsem daha iyi" diye düşündürecekti o ağrı. Minicik bir taş yetişkin bir insanı nasıl o kadar süründürebilir şaştım kaldım. Akşam üzeri apar topar küçük bir operasyonla aldılar taşı. Durduğu yer böbrekte büyük sıkıntıya yol açtığından mecbur kalındı açıkçası. İnsan o ağrıyla ne kadar normal yaşamına devam edebilir ki. 
Şimdi bir taş parçalanmış olarak dışarıda, bir diğeri saatli bomba şeklinde böbreğimde duruyor. Bense sürekli tedirginim. Bu taş ne zaman bela olacak başıma diye? 3 günlük dinlenmeden sonra işe döndüm ama ağrılar geldikçe fena oluyorum yine. Bedenin ağrıması her şeyin önüne geçiveriyor. İnsan ağrı duymadığı anı hayal edip "ne muhteşemmiş" diye düşünüyor. Deniz kızım tabi bir şey anlamadı ama sanki sezmiş gibi evde sürekli üzerime veya yanıma oturmak istedi. Anneler hasta da olsalar asla tamamen dinlenemezler bence. Yardım edenler olsa bile çocuk annesini isteyince fazla bir seçenek kalmıyor. Daha önce ameliyat oldum, narkoz da aldım ama bu kez farklıydı. Bu kez o masaya yatınca aklıma ilk önce kızım geldi. Çok basit bir ameliyat da geçirsen ister istemez düşünüyorsun "bana bir şey olursa kızım ne yapar". Hayat artık önce onun için sonra kendin için değerli hala geliyor. Neyse, "en kötü derdimiz bu olsun" diyelim ve devam edelim...