14 Kasım 2013 Perşembe

Deniz'in Teknolojiyle İmtihanı



"Çocuklarımızı teknolojiden, radyasyondan koruyalım, sokaklarda oynasınlar bol bol, ahşap oyuncaklar alalım" diyoruz ya hepimiz, evet çok da doğru düşünüyoruz. Fakat kaçırmamamız gereken bir nokta var. Devir gerçekten değişti ve hızla da değişmekte. Bizim büyüklerimizle aramızdaki farklar şimdi çocuklarımızla daha da büyüyecek. Onlar bizim 20'li yaşlarla tanıştığımız internet, cep telefonu, sosyal medya gibi kavramlara doğdular. Ellerine telefon tutuşturmuyoruz elbet ama görüyor, gözlemliyor ve öğreniyorlar. Üstelik sadece izleyerek öğreniyorler. Sonra bir gün ellerine telefon alıp konuşmaya minik parmaklarıyla mesaj yazmaya başlıyorlar. Veya ipad'den kendi oyunlarını açıp oynuyorlar. Bizler de şaşalayıp "ne zaman öğrendi ki" diyoruz. Onlar bizi daha şimdiden geçtiler. Her zaman ileride olacaklar.Bütün nesiller gibi biz de geride kalıp bir yandan gururlanacağız.
Varsın sevsinler teknolojiyi, öğrensinler erkenden. Yine de onlar çocuk; koşup oynamak, bir dolu oyuncak arasında bir yaprakla, taşla oynamak, sokakta koşturmak her zaman daha çok ilgilerini çekecek nasıl olsa. Hem hala çocukların doğa ile teknolojiden daha çok haşır neşir olmasından yana bir anneyim. Onu her fırsatta sokağa ve mümkünse doğaya çıkarmak her zaman ilk sırada olacak benim için. Bu arada soldaki fotoğraf için söylemem gerekir ki; bütün bu teknolojiye rağmen, annesinin antika daktilo sevgisi sayesinde minik parmakları onun dünyasına çok uzak bir yazı makinasına da dokundu. Dileğim; çok okusun çok yazsın. Hikayeler yaratsın aklı fikri. Hayal dünyası güzeldir. Hayalleri bitmesin, solmasın hiç. Gerçek dünyadan bunaldığında, onu mutlu etsin, yaratıcılığını sonsuz kılsın hayalleri. 

Bal Kaymak'a Mektup

Bal kaymak kızım benim, minik böceğim,
21. ayını doldurduğun bu günlerde ben git gide çocuğuna aşık şaşkın annelerden oluyorum ama büyüdükçe o kadar tatlı oluyorsun ki... Bir yandan daha şimdiden beşikteki zamanlarını özlerken bir yandan büyüdükçe ve paylaşımlarımız arttıkça sana daha çok hayran kalıyorum. Evet büyükler yine haklı çıktılar. Çocuğun her dönemi ayrı güzelmiş. Ama yürümenin sağlamlaştığı, merdiven çıkmaya çabaladığın, telaşlı ve paytak paytak koşuşturduğun, size anne-baba dediğin bu günler gerçekten bir başka. İletişim gücün git gide gelişiyor. Kendi dilinde çokça konuşurken, bizim dilimizde de kelimeleri öğreniyor ve keşfettikçe neşe içinde tekrarlıyorsun. Karakterine işlemiş merak duygunla yaptıklarımızı dikkatle izleyip taklit edişin bizi hala şaşırtabiliyor mesela. Evde kenar köşelere gizlenme, masaların altında oynama gibi klasik çocuk davranışların bile bize sevimli geliyor. En çok da şarkılar eşliğinde mırıldanmanı, dans etmeni seviyorum.
 Oynarken bizi de ayağa kaldırıyor seninle dans etmemizi sağlıyorsun. Biz çalışan ebeveyn olarak seni gerçekten çok özlüyoruz. Babanla akşam seni görebildiğimiz 3 saatlik kısa sürede önce sofrada birlikte yemek yiyoruz, sonra seninle mümkün olduğunca oyunlar oynuyoruz, kitaplarını karıştırıyor kelimeler öğreniyoruz beraber. Bizim seninle oynadığımız anların senin için ne kadar önemli olduğunu yüzündeki sevinçten görebiliyoruz ve safça gururlanıyoruz. Bazen uykunun geldiğini gördüğümüzde üzülüyoruz. Akşam 9:30'da yatma zamanın ve düzenini bozmamak adına bunu değiştirmiyoruz. Sen uyuduğunda...yine seni özlüyoruz. Ve sanırım sen büyüdükçe seni daha da çok özleyeceğiz. Bebekliğini, çocukluğunun ilk zamanlarını ve hayata attığın her adımı çok özleyeceğiz. 

12 Kasım 2013 Salı

Anarşist

İçimde bir anarşist yaşıyor
Sağa sola vurmak isteyen.
Bu deli öfkeyi ne zaman duysam
Koşa koşa yanına geliyorum.
İçimi acıtan sevinci özlüyorum...