5 Eylül 2013 Perşembe

1.5 Yaş Olgunluğu

Deniz hanım artık 18 aylık. Bizi her gün şaşırtarak büyüyor ve gelişiyor. 13-14. aylar sonrası hem fiziksel hem zihinsel gelişmesi sanki çağ atladı. İradesi, istekleri, öfkeleri, sevdikleri olan bir birey artık. Biz onun bebeklikten çocukluğa hızla geçişini seyrederken büyük bir keyif alıyoruz. Çünkü biliyoruz ki ilkleri yaşadığı ve yaşattığı bugünler hızla geçip gidecek. Bu yüzden her anının tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Her gün videolar, fotoğraflar çekiyor, eve gelirken sıklıkla parka götürüyor, yatana kadar ona konsantre oluyor bol bol oynuyoruz. Doğduğundan beri ay ay kızımın ilklerini yazıp günlük tuttuğum için çok mutluyum. Daha önce burada hiç paylaşmamıştım ama bu sefer hem blogu okuyan annelere yol göstersin diye hem de 1.5 yaş anısı olsun diye küçük hanımın tek başına yapabildiklerini sıralamak istedim, tabi ki her türlü gelişimin her çocukta farklı zamanlarda olacağının altını çizerek:

Deniz  12-18 aylık süreçte artık;

  • Yürüyor, koşuyor, düşüp kalkabiliyor, tırmanıyor.
  • Odasına gidip bezini getiriyor, boş biberonunu mutfağa bırakıyor.
  • Merak ettiği her şeyi karıştırıyor. Her deliğe giriyor.
  • Kovalayınca kaçıyor :)
  • Kumandayı uzatıp televizyonu açıyor.
  • Ipad ile oyun oynuyor.
  • Sevdiği insanları fotoğraflarda gösteriyor.
  • Şarkı söylüyor, kendi kendine müzik uyduruyor.
  • Parkta oyuncaklardan çocuk diğer çocuklarla iletişim kurmayı tercih ediyor.
  • Eve gelme saatimize yakın bizi kapıda bekliyor. ( büyük annelerden alınan yorum )
  • Yediğimiz her şeyden yemek istiyor.
  • Suyunu-sütünü kendi içiyor, elleriyle yemeğini yiyor, sert yiyecekleri ısırabiliyor, çatal ve kaşık kullanma pratikleri yapıyor.
  • Baba, dede, Pepee, al, gitti,bitti, bay bay, karga, kedi, bu, ne, alo gibi kelimeleri kendince söylüyor 
  • ( malesef henüz anne demiyor )
  • El sallayıp, öpücük gönderiyor
  • Banyoda duş ile maşrapasına su dolduruyor :) balıklarını yıkıyor.
  • Masanın üzerine yetişip emziğini alıyor.
  • Kızdığı zaman söyleniyor uzun uzun derdini el kol hareketleriyle anlatıyor; sevinince çığlık atıyor.
  • Kuşları kedileri kovalıyor hatta kuşlara simit veriyor.
  • Minik bisiklete biniyor
  • Giyisilerini giyerken annesine yardım ediyor 
  • Kendi sandalyesine oturup iniyor.
  • Yaptıklarımızı taklit ediyor, konuştuklarımızı dinliyor. Anladığı her şeye yanıt veriyor, anlamadıklarına önce şaşkın şaşkın bakıyor sonra gülümsüyor.
  • Bizimle boğuşurken ısırmaya çalışıyor.
  • Bizi üzdüğünde oyuncaklarını verecek barışmaya çalışıyor.
  • Uykusu gelince bazen kendi kendine yatağa gitmek istiyor.
  • Sevdiği insanlara sevgisini gösteriyor.
  • Annesi ve teyzesiyle barış eylemine katılacak kadar büyüyor, eylemde alkışlara katılıyor :)
Ne diyelim darısı bundan sonraki ilk-lere :)









4 Eylül 2013 Çarşamba

Sen Uyurken

Sen hep güzelsin ya benim gözümde, uyurken daha da güzelleşiyorsun.
Gözlerin kapalı, yüzün-ellerin küçüldükçe küçülüyor sanki.
Belki rüya görüyorsun belki görmüyorsun.
Masumiyetin, savunmasızlığın büyüyor.
Ellerin uzanıyor ya bazen bana, bazen de usulca sokuluyorsun 
yakın oluyorsun, yakın oluyoruz.
Önce tedirgin olsam da ürksem de seni incitmekten
durduramıyorum kendimi, sana bırakıyorum;
yüzüne, saçlarına dokunuyor, ellerine tutunuyorum.
Nefesini dinliyor, varlığına dualar ediyorum.
Anların tadını çıkarmak için uyumaya korkuyor direniyorum.
Bilmem hangi zamanda hangi mevsimde
ben de teslim oluyorum uykuya kahrederek, özleyerek.
Yaşam sevincim,
dünya güzelim, 
seni çok seviyorum. 

2 Eylül 2013 Pazartesi

Şehir ve İnsan

Büyük şehirde yaşarız biz;
koca koca caddeleri olan, sahiller boyu yürüyebildiğimiz..
Kahrını çektiğin bu güzel ve büyük şehir  sevdiklerimizle aramıza mesafeler koyar hep..
Kilometrelerce mesafeler, 
sesini unutturacak uzaklıklar, 
yüzüne hasret bıraktıracak haftalar,aylar,seneler. 
Verilen sözler unutulur, "özledim" diyene inanmaz olursun ama sen yine hasret kalırsın. 
Şehirler arası mesafelere dönüşür uzaklıklar 
ve hatta onun uzaklığı ülkenin bir ucundan diğer ucuna kadar uzanır. 
Sesini unutmak üzereyken arar, yine aynı seste bulursun varlığını. 
Durup durup yazarsın, aynı cümleden devam eder sevginiz. 
Yüzünü unutmamak için eski fotoğraflara bakarsın. 
"Geleceğim" der. Ama gelmez. 
Sen yine de beklersin. Çünkü kendi kalbine güvenin tamdır. 
O'nu gördüğün an yine aynı gülümseyişte bulacaksın. 
Kimin kabahati bu uzaklıklar, şehrin mi gerçek sevgilerin değerini bilmeyen kalplerin mi?