23 Ağustos 2013 Cuma

Caddebostan Sevdası

Okul yıllarından beri çok severim Caddebostan'ı. Okulumuz bizi beden derslerinde yürüyüşe çıkarırdı mesela. Arkadaşlarla zaman geçirirdik. Kardeşimle o zamanlardan beri sahilinde yürür, Migros'dan yiyecek içeceklerimizi alır otururduk sohbet ederdik ve en çok da gülerdik. Çocukken kola alırdık, sonra bira :) Gittikçe de güzelleşti, hiç bozulmadı Caddebostan. Herkes oradadır; masa sandalye kurup oturanlar, mangalsız piknik sofrası kuranlar, spor yapanlar, çocuğunu kapıp gelenlerle dolup taşar her gün. Hava çimenlere yayılacak kadar sıcak olduğunda özellikle... Geçen sene de gelmiştik Deniz'le ama bu yaz hele ki yürüyen-çocuklu insanlar olduk olalı vazgeçilmezimiz oldu. Haftada bir gün oradayız neredeyse. Uçsuz bucaksız deniz manzarası, uzanıp toprağı hissetmek için çimenleri, çocuk parklarıyla her aradığımız orada. Deniz deli gibi koşup oynuyor. Çimenler, oyun alanları düşse bile ona zarar vermiyor, etrafında bol bol çocuk var, mısırcılar, baloncular, piknikçiler derken herkesle sosyalleşiyor. Açık havada o mutlu biz mutlu. Havalar iyice soğuduğunda geçirdiğimiz zamanları çok arayacağız biliyorum. Şimdiden üzülüyorum ama mümkün olduğunca tadını çıkarıyorum. Caddebostan hala İstanbul'un ve hatta Anadolu yakasının umut veren, nefes aldıran güzel mekanlarından. Umarım hiç bozulmaz, kötü niyetli eller uzanmaz..
                      En sevdiği alan su parkı. Sanırım renkli renkli yerleri çok seviyor.
           Küçüklüğümüzden beri gezindiğimiz yerde şimdi kardeşim, kızıma teyzelik yapıyor.
                                                 Babasıyla atıştırmayı çok seviyor.
                                   Deniz hanım zaman zaman mekanında misafir bile ağırlıyor.
Bazen de yorgun düşüp çizgi film izliyor. Ben de bu anların tadını çıkarıyorum :)

22 Ağustos 2013 Perşembe

Deniz'le İstanbul'da Bayram

Bu bayram ilk kez yalnızdık. Anne-babalar, abiler yoklar. Arkadaşların da çoğu yok. Akraba desen yine çoğu yok diyelim. Kaldık mı el elde baş başta :) Ama burukluğu üzerimizden hızla atıp kendimizi gezmeye verdik. Hazır şehir bomboş sokaklar caddeler bizim Deniz'i gezdirelim bol bol.

Çarşamba akşam üzeri Fenerbahçe'ye gittik. Khalkedon Kafe tam bize göre; deniz kenarı, yemyeşil çimenlik alanları, çocuk parkı derken çocuklu aile kriterlerine tam uyuyor. Deniz bol bol koştu oynadı, biz de fotoğraf çektik tabi :)


Ertesi gün Moda'ya kaçtık yine akşamüzeri. Babasıyla on sene önce ilk tanıştığımızda gezdiğimiz yerleri Deniz'le gezdik. Parka gittik, yürüdük, çay bahçesinde oturduk, hele ki çok sevdiğim Bahariye'de şimdi kızımla gezmek büyük keyif verdi bana. Deniz hanım yine arabasını reddedip yürümek istedi. Bundan sonra gerçekten işimiz zor belli oldu :) Minik adımları sağlamlaştıkça sanırım biz de  daha çok rahat edeceğiz.

Sonraki günümüz sabahtan Rumeli Hisarı'ndaydık. Biz kahvaltı yaparken biraz sıkılan cadıyı sahilde gezdirince hem keyiflendi hem de bol oksijenle uykusu gelip uyudu. Biz de bomboş sahilde sohbet etmenin tadını çıkardık. Öğleden sonra ise Can ve Gülay ile Bağdat Caddesi'nde buluştuk. Orası da şehrin her yeri gibi sakin ve sessizdi.





Özetle biz bu bayram sessiz sakin trafiksiz yani güzel İstanbul'un tadını çıkardık. Deniz bol bol koşup oynadı, anne/babasıyla geçirdiği günlerin etkisiyle bol bol şımardı. Hiç uyumak istemedi. Bizimle geçirdiği her anı doya doya yaşamak istedi. Biz de o mutlu olsun diye uğraşıp durduk.
Herkes için öyledir elbet ama çalışan anne suçluluğuyla onun bu güzel gülüşü her şeyden daha değerli çünkü. Bundan sonra fırsat buldukça gezilerimiz devam edecek :))

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Deneme 2

Sakinlik içinde yazı yazamıyorum.
Sessizlik bastırıyor aklımdan geçenleri.
Evet artık eminim, bana yazı yazdıran şey yoğunluk, kalabalık, ses ve en çok da müzik. Beni etkileyen, hayal kurduran veya geçmişe götüren bir müzik duyduğum an cümleler geçiyor gözlerimin önünden.
Şarkılar yaşatıyor diğer hayatı aslında her zaman ve herkes için. Şarkıların anımsattığı etrafı kalın duvarlarla örülü anılar yok mu? Şehirleri de sevdayı da şarkılar yükseltmez mi? Bir kaç notayla başlamaz mı bitmeye yüz tutan sevdalar??
Her şey insandan, insan sevgisinden veya sevgisizliğinden ama fark ettim ki aslında az insan var. Bu kalabalık şehir de kalabalığı da aslında yalan. İnsanlar bir var bir yok. Şehir ise her zaman dimdik yerinde.
Bekçiliğini de yapsan terk edip gitsen de hep seni bekler asla arkasını dönemez.
Ah İstanbul nasıl bir kalp sızısısın sen..
İçindekiler ayrı dert, sen ayrı dert.